En büyük korkusu yalnız kalmak olan Titumashu, etrafında hr zaman bir sese ya da ışığa ihtiyaç duyardı. Işık ve ses, etrafında kimse olmadığı anların kurtarıcısıydı. Kimi zaman şehrin ışıkları onu besler, şehrin gürültüsü içerisinde kaybolup giderdi. Kaikura şehrinin ışıkları ve gürültüsü onun için tanıdık bir yüz gibiydi.
Özellikle geceleri uyuyamayan Titumashu, uzak bir tepeden şehri izler ve hayallere dalıp giderdi. Bir gün Kaikura’da nedenini kimsenin bilmediği bir şekilde ışıklar söndü. Titumashu, kendi yalnızlığı ile baş başa kaldı. Korku dolu günler ve geceler birbirini kovaladı. Yalnızlığı önceleri ona ıstırap verse de günler geçtikçe kendine alıştı. Titumashu kendisi ile tanıştı. En karanlık düşüncelerini gördü.
En masum hislerinin sesini dinledi. Kendisi ile tanışmak ona çok iyi gelmişti. Hatta Kaikura’da ışıkların yeniden yanmaya başladığını fark etmedi bile. Artık şehrin ışıkları tanıdık bir yüz değil, eski bir dostu yeniden görmek gibiydi.
Blankie, aynı şeyleri giymekten daha iyi.